Yapılan anlaşmalar, İsviçre’nin izlediği yöntemin diğer ülkeler tarafından takip edilmesi hâlinde, zaten sera gazı salımını azaltmanın zor olduğu daha zengin ülkelerde karbon azaltımına ilişkin bu sürecin daha da geciktirilebileceği endişesini ortaya çıkarıyor.
Dünyanın en zengin ülkelerinden biri olan İsviçre’nin nispeten “iddialı” bir iklim hedefine sahip olduğu söylenebilir. Öyle ki İsviçre, sera gazı salımını 2030 yılına kadar yarı yarıya azaltacağını taahhüt etmişti.
Buna karşın İsviçrelilerin “kendi sınırları içerisinde” salımı bu kadar azaltma niyetinde olduğunu söylemek mevcut durumda pek mümkün görünmüyor. Bunun yerine İsviçre, Gana ya da Dominika gibi görece yoksul ülkelere emisyonlarını azaltmaları için ödeme yaparak karşılığında puan kazanmayı hedefliyor.
Bu yöntemin nasıl işleyeceğine dair bir örnek vermek gerekirse, İsviçre, Gana’daki beş milyon haneye verimli aydınlatma ve daha temiz sobalar kurulması için ödeme yapacak; bu kurulumlar, hanelerin yemek pişirmek için odun yakmaktan vazgeçmesine ve sera gazı salımlarının azaltılmasına katkıda bulunacak. Daha sonra ise bu salım azaltımları Gana yerine İsviçre’nin iklim hedefleri doğrultusunda kaydetmiş olduğu ilerleme olarak sayılacak.
İsviçre Federal Çevre Ofisi’nde uluslararası iklim politikalarından sorumlu başkan yardımcısı Veronika Elgart, bu yönde yapılan düzenlemelerin ev sahibi ülkelere fayda sağlamanın yanı sıra birtakım ek iklim eylemlerini de beraberinde getirebileceğini ifade etti.
Yine de oluşturulan bu mekanizmanın adil olup olmadığı konusunda soru işaretleri varlığını sürdürüyor. Bu konu, 6 ve 18 Kasım 2022 tarihleri arasında Mısır’ın Şarm el Şeyh kentinde düzenlenen BM İklim Değişikliği Konferansı’ndaki tartışmaların da merkezinde yer aldı. Bu kapsamdaki başlıca diplomatik anlaşmazlık noktalarından birisi, özellikle de küresel ısınmaya yol açan karbon salımından açık ara farkla daha çok sorumlu olan zengin ülkelerin, iklim değişikliğinin görece yoksul ülkeler üzerinde yol açtığı zararı tazmin etmesi ve yoksul ülkelerin küresel ısınmaya uyum sağlamasına destek olması gerektiğiydi.
İsviçre’nin oluşturduğu bu mekanizmayı eleştirenlere göre, diğer ülkelerin de İsviçre’nin izinden gitmeleri hâlinde ortaya çıkacak olan durum, dünyanın görece zengin bölgelerindeki iklim eylemlerini geciktirebilir ve bu doğrultuda salımları azaltma işini de küresel yoksullara doğru kaydırabilir. Dahası, bu durum, dış kaynağın varlığından bağımsız olarak yoksul ülkelerde her şekilde devam edecek olan projelerden zengin ülkelerin çıkar sağlaması sonucunu doğurabilir.
Geçtiğimiz sene İsviçre ile bu konuda bir anlaşma yapan 72.000 kişilik küçük bir ada ülkesi olan Dominika’nın BM eski Büyükelçisi Crispin Gregoire, mekanizma hakkında “Bu, salımı azaltma sorumluluğunu diğer ülkelere devretmenin bir yoludur.” ifadelerini kullandı. Gregoire’a göre İsviçre, kendi salımını azaltmak yerine, bu yükümlülüğü yerine getirmek için salımı zaten çok düşük olan diğer ülkelerin kapısını çalıyor.
Aynı yönde Bolivya Devlet Başkanı Luis Arce, 2021 yılında Glasgow’da düzenlenen Küresel İklim Zirvesi’nde bu fikri, “karbon kapitalizmi” ile eşdeğer olarak nitelendirmişti.
2015 Paris İklim Anlaşması, ülkelerin sera gazı salımlarını azaltmak için iş birliğinde bulunmasına geçici olarak izin vermişti. Bunun üzerine uluslar, küresel görüşmelerde birtakım ilkeler belirleme hususunda da ilerleme kaydetti. Örneğin, salım azaltımlarına ilişkin çifte hesaplama yapılmamasını sağlamak üzere bir kılavuz oluşturuldu.
Projelerin nasıl değerlendirileceği ve denetlenebileceği de dahil olmak üzere belirlenen ilkelerin pratikte nasıl işleyeceği konusunda ise hâlâ küçük değişiklikler yapmak gerekiyor. Bütün bu konular, geçen hafta Mısır’da toplanan iklim delegelerinin geniş kapsamlı gündeminin de bir parçasıydı.
İsviçre, salım azaltımı hedeflerine tek başına ulaşamayacağını ve hedeflenen miktarın en az üçte birini başka bir şekilde gerçekleştirmesi gerektiğini açıkça ifade etmişti. Zira halihazırda elektriğinin büyük bir kısmını yenilenebilir enerji ve özellikle hidroelektrik ile nükleer enerjiler yoluyla üretiyor. Bu durum da daha fazla salım azaltımı yapmasını zorlaştırıyor.
İsviçre, şu ana kadar Peru, Gana, Senegal, Gürcistan, Vanuatu, Dominika, Tayland ve Ukrayna’dan oluşan sekiz ülke ile anlaşma imzaladı. Bunun yanı sıra, en az üç ülkeyle de görüşmelerini sürdürüyor. Japonya ve İsveç de bu yönde düzenlemeler yapmak istediğini belirtti.
Almanya’nın Köln kentindeki daha “cesur” iklim politikalarını savunan bir kuruluş olan New Climate Enstitüsü’nde, karbon piyasaları uzmanı olan Thomas Day, böyle anlaşmaların halihazırda devam eden projelerin finanse edilmesini engelleyebileceğine dair endişeler bulunduğunu ifade etti.
Day’in ifadesine göre, örneğin İsviçrelilerin başlangıçta daha verimli enerji için Gürcistan’da kamu binalarına yatırım yapmayı amaçladığını varsayalım. Fakat Gürcistan, İsviçre’nin amaçladığı geliştirme çalışmalarını zaten planlamaktaysa bu, İsviçre’nin gerçekleşeceği kesin olan salım azaltımlarından da çıkar sağlayacağı anlamına gelmekte. Akabinde Gürcistan, kendi hedeflerine ulaşmak için daha zor veya daha maliyetli projeler üstlenmek zorunda kalırken aslında İsviçre’ye işin kolay kısmı için puan sağlamış olacak.
ABD’nin Güney Dakota eyaletine bağlı bir bölge olan Rapid City merkezli yerlilerin liderliğindeki sosyal ve çevresel bir kuruluş olan NDN Collective’in iklim adaleti direktörü Jade Begay, İsviçre gibi zengin ulusların bir karşılık beklemeksizin gelişmekte olan ülkelere yardım etme yükümlülüğünün bulunduğunu belirtti.
Begay, bu tür anlaşmalara izin veren ilkenin “tehlikeli” olduğunu çünkü daha zengin ülkelerin çevreyi kirletmeye ve her zamanki gibi davranmaya devam etmesine izin verdiğini, bu durumun da zaten sorunun kaynağı olduğunu söyledi.
İsviçre’deki anlaşmaları uygulamak için hükümetle birlikte çalışan ve kâr amacı gütmeyen bir kuruluş olan KliK Vakfı’nın direktörü Mischa Classen ise İsviçre’nin artık Gürcistan’daki konutların enerji verimliliğine yatırım yapmak gibi daha iddialı politikaları finanse etmeyi planladığını ifade etti.
Son olarak, İsviçre hükümet yetkilisi Elgart, Gürcistan’ın anlaşma kapsamındaki projeleri onaylama ve reddetme hakkının bulunduğunu, anlaşmaya ortak olan ülkelerin de “sürücü koltuğunda” bulunduklarını belirtti. İsviçre ayrıca, öngörülen projelerin aksi halde gerçekleştirilmemesini de güvence altına alacak. Gürcistan Çevre Koruma ve Tarım Bakanlığı ise konu hakkında yorum yapmadı.
Tartışma, dünyanın zengin ülkelerinin, fakir ülkelerin küresel ısınmaya daha iyi uyum sağlayabilmesi için vermeyi taahhüt ettikleri tazminatı ödememeleri nedeniyle eleştirilmesiyle sonuçlandı.
Denizaşırı Kalkınma Enstitüsü (ODI) tarafından yapılan bir araştırmaya göre, İsviçre’nin küresel iklim fonuna yaptığı katkının, uluslararası düzeyde uzlaşılan yıllık 100 milyar dolarlık hedeften kendisine düşen payın neredeyse yüzde 40 gerisinde olduğu görülüyor. İsviçre ayrıca Paris Anlaşması kapsamındaki salım azaltımı hedeflerinin de gerisinde kalıyor.
Kaynak: The New York Times
Bu haber, Irmak Gül ve Arif Doğuhan Erkin tarafından çevrilmiştir.
Editörler: Enes Gündüz ve İnci Sena Gereklioğlu